Aylardir, bir kac cumle yazmaliydim. Taslaklarda kalmamaliydi hicbirsey.
Kitabi bitirince, basimi yastiga koyup uzun bir muddet tavana bakmistim. Aklim duruydu. Dusunceler yoktu. Sadece, kesik kesik kareler. Donuk bir ruh hali... Hakkinda konusmak isteyip, deliler gibi susmak... Nasil yanilerin isgal ettigi havayi teneffus etmek... Bir kere daha okumaya can atmak, ama atese dokunmus hissine kapilmak, tekrar okuma cesaretini kaybetmek...
Akabinde her sabah, mavi kapagina bakip, ismini defalarca okumak : Kurk Mantolu Madonna.
Evet, bu kitabi okuyarak atese dokundum. Yakti. Canimi acitti. Her defasinda yutkundukca gitmeyecek, oksurdukce cikmayacak bir yumruyu yerlestirdi bogazima. Huzur condomu takip, ruhuma tecavuz etti. Insanin kendisini ozdeslestirmek icin can attigi ve bir o kadar korktugu karakter(ler) girdi hayatima... Raif Efendi yada Herr Raif...
Tukenmez kalem derler ya. Bu kitap da benim icin "tukenmez bir kitap" artik.
Beni tekrar "inanmaya" inandirdigin icin, tesekkurler Kurk Mantolu Madonna, tesekkurler Sabahattin Ali-ruhun sad olsun.
Dunyanin bir kosesinde benim de bir "Maria Puder"im var. Inaniyorum.