2010-12-22

Best Albums of 2010

Yilin en iyi albumleri:

1) These New Puritans-Hidden
2) Beach House-Teen Dream
3) Arcade Fire-The Suburbs
4) The Radio Dept.-Clinging to a Scheme
5) Broken Social Scene-Forgiveness Rock Record
6) The National-High Violet
7) Deerhunter-Halcyon Digest
8) Caribou-Swim
9) Ariel Pink's Haunted Graffiti-Before Today
10) Hurts-Happiness
11) Vampire Weekend-Contra
12) Angus & Julia Stone-Down the Way
13) Foals-Total Life Forever
14) James Blake-CMYK EP/The Bells Sketch EP/Klavierwerke EP
15) Blonde Redhead-Penny Sparkle
16) Antony and the Johnsons-Swanlight
17) Belle and Sebastian-Write About Love
18) Wild Nothing-Gemini
19) LCD Soundsystem-This is Happening
20) Gorillaz-Plastic Beach
21) Gonjasufi-A Sufi and a Killer
22) MGMT-Congratulations
23) Hot Chip-One Life Stand
24) Crystal Castles-Crystal Castles
25) Twin Shadow-Forget


Iyi Seneler!

2010-06-13

Are You There?


İyi ki doğdun demeni beklemiştim. Özellikle de senin. Hani iddia ettiğin "yaşanmışlıklar" hatrına. Ama... neyse.

2010-05-21

The 1st Anniversary of My Beloved (!) Business Life


1. Geleneksel İş Yıldönümüm nedeniyle, iş hayatıyla ilgili izlenimlerimi okuyacaksın, bebek! Tamamen subjektiftir, gözlemdir. Kaynak göster deme bana, Cem Yılmaz deyimiyle "gösteririm ama yanaklarından tutup ayırmak yok" derim.

Neyse başlayalım:

1) Kimseye güvenmemen lazım. Bu ilk kural. Hatta işteki kendine bile güvenme. Suratına 1000 wattlık gülümsemesiyle bakan, canımlı-cicimli insanların hepsi gözünü oymak için tetiktedir.
2) Bütün işlerini yazılı yapmanda fayda var. Olası bi' nahoş durumda olayı sana kitlemelerini engellemiş olursun. Derim ki ajanda kullan! Zaman geliyor, o ajanda var ya seni nasıl kurtarıyor şaşar kalırsın!
3) Kimseyle kavga etme. Olm malmısın neyi ispatlıcan, hem kavga ettiğin adam patronun karısının dayısının köylüsü falan çıkabilir o zaman ağzından çıkan her sözü yuttururlar sana. O yüzden sakin ol, hep dinle ama kendini ezdirme.
4) Öğrencilik zamanından kalma, karılı kızlı eğlenceler, flat party'ler, zil zurna içip balkondan işeyip nara atmalar, festivaller, sabah 5'te yatıp akşam 4'te uyanmalar, geride kaldı canımın içi. Sus ve sabah 8-akşam 6 denilen zaman dilimini yalamaya devam et!
5) Cumartesilerine veda et! Artık cumartesi öğlen 3'te (şanslıysan tabi) gözyaşları içinde (mutluluk gözyaşları) haftasonu tatiline başlıyo olacaksın! Pazar günleri geldiğinde ise, çocuklar gibi şen olacaksın. Ama hepi topu bir gün lan, ne yapsam diye düşünmekten, gerçek anlamda bi' atraksiyon hiç yapamazsın. O yüzden daha önceden planlamalısın.
6) Aynı işi yaptığın insanların aldığı maaş senin 2 katın ve üzeri olabilir. Öğrendiğinde (ki öğrenme zaten akıl sağlığın için iyi değil) şaşırma, saf olan sensin dostum, elin oğlu/kızı kütür kütür satmış kendini. Otur sen gerizekalılığına yan!
7) Sürekli işlerinin yoğunluğundan, çokluğundan yakınacaksın, hatta belli bi' müddet sonra oto-pilota bağlıyorsun, "self-yakınma" senden habersiz fonda devam ediyor. Alış! Unutma istisnasız iş hayatındaki herkes yaptığı işin çokluğundan ve aldığı maaşın azlığından yakınır.
8) Ortamda tek yabancı dil bilen elemansan, yarra yering şaraplarından şişe şişe seni bekler. İç, iç rahatlarsın. Patrona/müdüre/şefe gelen, ayda 5 cm büyüme temalı mailleri bile tercüme edersin.
9) Ofis içinde kalabalık grupla çalışıyorsan ve sağındaki-solundaki-arkandaki-önündeki tiplerin salak olduğunu düşünüyorsan, devam et!. Ama fevri davranma onlara, seviyeyi iyi ayarla! Emin ol onlar da senin salak olduğunu düşünüyorlar.
10) Grup çalışması, takım ruhu falan fişmekan iş görüşmesi anında işe yarar. Olay gerçeğe bağladığında, yalnızsın bebeğim, kimse kılını kıpırdatmaz senin için. Ha, toplantıda ve/veya sunumda yada üstünle ikili konuşmalarda falan bol bol takım ruhundan, bunun ve grup çalışmasının bulunmaz bursa kumaşı olduğundan bahsetmen ise şart.
11) İşe girerken, iş tanımın yapılmadıysa sabahlar olmasın annem! Bu demek ki, sana söylenen her işi yapacaksın hatta bundan zevk alıp orgasm olacaksın demektir. Safın önde gideniysen acemisin diye angarya her türlü iş başına kalır, kendi işini yapamazsın, ve defalarca hunharca fırça yersin ve kimse de seni savunmaz.
12) Şirket/firma her zaman ekonomik sıkıntıdadır. Tamtakır kurubakır kasalar seni bekler. Zamlar bu yüzden ertelenebilir yada hiç verilmez! Ama patron/müdür/şef son model araba çeker altına, uludağa kayağa gider, pariste gider son tango yapar, papermoonda doğumgünü kutlar, prada ayakkabıları sıktığı için doktora gider falan. Sırf bu ekonomik krizden ama yanlış anlama.
13) Politik görüşün varsa, dini inancın varsa/yoksa bunu çok dile getirmesen iyi olur. Olabildiğince "ortalama" davranıp, futboldan, aşkı memnudan, ruslardan, araba modellerinden falan bahset yada bahsetme, muabbet döndüğünde iki cümle katkıda bulunsan iyi olur. Örnek katkı cümleler: "bihter de taş ha" "allah bu rus kızlarını da özenmiş de yaratmış hocam" "bi dizel araba alamadık ki"...
14) "Yalakalıktan nefret ediyorum yaaee" diye dolaşan bi' ton insan olacak etrafında, hepsi süzme yalakadır unutma. Sana yalaka ol demiyorum zaten mayanda yoksa zor olursun ama daha farklı ego okşama yapabilirsin üstüne hatta yapmalısın. Örnek: "X bey/Y hanım sizin gibi disiplinli ve işine bağlı birisini görmedim" yerine, "evet ya! bunu ben niye akıl edemedim, vay anasını! özür dilerim efenim sesli düşündüm" demek gibi.
15) Ortaokul/Lise/Üniversite boyunca "şirin olmazsa ölecek" hastalığına yakalanmış kızlar vardı ya hah! onlardan en az bir tanesi, işyerindedir. İlişkini iyi tut, çok yavşama yazıyosun zannederler. Dengeyi kur, ihtiyacın çok olur onlara.
16) "Evet, hocam peki x nası oluyor?" "X olurken, sen napıyosun" tarzı sorularla gelen, sana "kanka" falan diyen iş arkadaşın truva atıdır, muhtemelen seni kapının önüne koyacaklar o tip de senin işlerini yerine birisi gelinceye kadar devralacak dangalaktır sana şirin davranıp işi öğrenmeye çalışıyor. "Kanka, çok meşgulüm şimdi sonra atlatırım sana ama bana hatırlat diyip" başından sav. Yazık lan öğretivereyim tipe deme sana bi' allahın kulu öğretmedi afedersin sike sike öğrendin, bi' de sigara molalarında bile seni siklemeyen tipe öğreteceksin. Oldu yaae. Kemiksiz kuzu eti var, yer misin?

Bu yazının devamının geleceğini düşünmeye başladım. Şimdilik burada kesiyorum, müdür çağırıyor! Ha en önemlisini unutmuşum, feysbuk-tivitır-blog falan iş yerinden çok girme! :)

2010-02-23

Take It or Leave It!


Table of contents:

1. Uyan.
1.1 Yataktan kalk.
2. Tuvalete git.
2.1 Çişini yap.
2.2 Duşa gir.
2.3 Traş ol.
3. Giyin.
3.1 Camdan havayı kontrol et.
3.2 Temiz kıyafetleri bul.
4. Evden çık.
4.1 Anahtarını unutma.
4.2 Doğalgazı, elektriği, suyu kontrol et.
4.3 Anahtarı bi' daha kontrol et.
5. Servis bekle.
...
...
...
..
1. Uyan
1.1 Yataktan kalk.
...
...

Evet. İş hayatına hoşgeldiniz. Tebrikler! Dönüşü olmayan bir yola girdiniz. Ve işin garibi buna "oha bebeğim kariyer parkuru yeaa" diyen iştah mefhumu aşmış insanlarla berabersiniz.

Kolay gelsin.

2009-12-27

Dear My Blog, Olmus Bayaa Zaman Ha!

MJ'in olumu bunyemde cok kotu etki yaratmis da yazmiyomusum gibi olmus. Aslinda evet! uzuldum MJ bile oldu, bizim nesil (bkz. 80'lerin sonu 90'larin basi cocuklari) iice yaslandiginin farkina vardi. Neyse! Geri dondum! Don't worry, Be happy my dearest blog.

2009-06-27

Black or White


Hala inanamıyorum O'nun gittiğine. Ölemez o! Birisi çıkıp o dublörüydü, kendisi şu an yeni turnesi için hazırlanıyor diye açıklama yapacak. Bekliyorum o açıklamayı iki gündür ama...

Dünya üzerinde beyaz çorabın yakıştığı tek erkekti o. Herkesin söylediği gibi siyah gelip beyaz gitmedi: Beyaz gelip bembeyaz gitti öteki tarafa. Ardında bıraktığı "king of pop" imajı, birbirinden başarılı onlarca album, onlarca single, yüzlerce turne bir o kadar muhteşem showla "bembeyaz" ayrıldı bu dünyadan. Pop'u pop yapan, şu an müzik sektörünün domine eden 'sözde' starların hepsinin taklit etiği, özel hayatının parça pinçik edip (etttik hep beraber aslında) üstüne bi de "maykıl bitti olm dağıttı kendini toparlayamaz artık" geyikleri çevirdiğimiz bu adam; bomba gibi geliyordu. Londra konseriyle başlıcaktı geri dönüş! Kısmet değilmiş. Rahat uyu smooth criminal!

2009-06-21

Babalar Gunun Kutlu Olsun


Vakt-i evveldi. Seni tanıdığımda haftasonu beni taksiyle aldıran "kişi"ydin sadece. Bense etraftaki aptal insanlarin "anneni mi daha cok seviyosun babanı mı?" gibi gereksiz sorularına maruz kalan, legolarına gozu gibi bakan, ansiklopedi okumaya bayılan bi cocuktum. Sen haftasonları taksi gonderdiginde, cogu zaman gitmek istemezdim. Annem her defasında "baban oğlum o senin" derdi. "Gitmek istemiyorum anne, sen hep calısıyosun, bu cumartesiyi de beraber gecirelim" derdim. Annemse "olmaz gideceksin, baban seni özlüyor" derdi. Alınmış cicili bicili hediyelere kanaraktan, babaannesine birakılan cocuk olarak gecerdi cogu zaman haftasonları. Aradan cok sonra sen, ben ilkokul 4teyken bize geldin. Anladım ki annemle barısmıstınız. Uzunca muddet tanımlayamadım seni. Onun ustunden de zaman gecti bayaa bi. Babalı aile hayatı. cok enterasandı. Zamanla, seni evde gormek imkansız hale gelmişti. Haftanın 4 gunu geceleri cok gec geliyordun eve. Hem de ustelik anlamlandıramadıgım ruh halinle. Annem kısık sesle "yine mi ictin sen" derdi sana. "Cocuk yarın okula gidecek sessiz ol derdi". Ama sen duymazdın. Bagırarak, bazen kufurler savurarak konusurdun. Haftanın kalan gunlerinde ise anlamsız sekilde olmazdın evde. Bi gun once cıkıp gitmiştin ve kimse bilmezdi nerde oldugunu. Telefon denilen icat sana ne ifade ederdi anlayamazdım. Hic bi sey olmamıs gibi cıkıp gelirdin üstüne, acıklama bile yapmadan. Sonra birgun sen yine gittin ama bi daha gelmedin, aramadın bi daha ki zaten aramak sana gore hiç değildi. Sonrası mı? Fen lisesini bitirdim. ama sen yoktun, össye girdiğimde de...ilk traşımı "deneme yanılma" yontemiyle buldugumda da sen yoktun; ilk aşık olduğumda da ve terkedildiğimde de, üzüntüden/depresyondan alkol komasına girdiğimde de...sigaraya basladiğimdan da haberin yoktu. kaç dogumgunum gecti sen gideli, dunyanın 4 bir yerinden kutlanırdım ama sen kutlamazdın hic bi zaman, bu sene arar diye de beklerdim ergen zamanlarımda, safca. üniversitedeyken de değişmedi hiç birşey okuduğum yeri gelip görmedin bile..ne yer ne içer hiç merak etmedin. ama orda burda "üniversitede okuyor oglum" demekten çekinmedin de. mezun oldugumda da yoktun. boylece sen sokakta yuruyen ahmet amcadan, dolmustaki ali amcadan farkını yitirmeye basladın. babaamcaya dönüştün sonuçta. şimdi-20li yaşlarının ikinci yarısında-işinde gücünde, ama evlenip coluk cocuga karısmaktan ürken, babasıyla maclara giden yada rakı masasında kadeh tokuşturan arkadaşlarına içten gıpta eden, seçilmiş ailesi-arkadaşları-tarafından sımsıkı sarmalanan bir oğlun var baba... gurur duyabilirsin benimle. sensiz de basardım herşeyi. senin sevginden, ilginden her daim uzak; her daim sensiz...etrafıma ordugum demir duvarlarla buyudum. ben buyudukce o duvarlar kalınlastı, sayende. Pardon, sayende değil. Yokluğunla.

Tuhaf bir şekilde; hem buruk hem mutluyum bugün baba; okul çıkışlarında senin kucağına koşup da sarılmadan hiç; eve geç kaldığım için senden hiç azar işitmeden; yahut ihtiyaç duyduğumda yanımda hiç sen olmadan... başardım babaamca. babalar gununu kutlayamıyorum kusura bakma. ben bügün bütün babaların-senin de dahil olduğun-değil de, kutlanmayı hak eden babaların gününü kutladım ve de bitti.

Ama yine de babaamcalar gunun kutlu olsun.